“Gerçek her zaman hoş elbiseler altında boy göstermez”
“Kaderin Cilvesi” diye bir film izlemiştim, 1975’te Sovyet Rusya’da geçen ve ‘tek tip konut’ları mizahi dille eleştiren bir filmdi ve ‘ilginç’ de bir aşkı anlatıyordu. Aynı isimli Hüseyin Rahmi romanında da (1924) bol miktarda “aşk” geçiyor ama filmdeki o seviyeli tatlı aşk’tan çok uzaklarda… Cilve deyince daha çok kadın cinsiyetinin akla gelmesine bakmayın; “Hiçbir hayırsızın cilvesi, diyor H.Rahmi, “kaderinki kadar garip ve insafsız olamaz. Çünkü ona karşı şikâyetinizi yükseltecek hiçbir makam, hiçbir mahkeme yoktur. Evrenin içinde yalnız o sorumludur.” Zaten, varsıllık yoksulluk iyilik kötülük açlık tokluk, hep “kaderin bir cilvesi” kabul edilmez mi? Koca bir konakta ailesini geçindiremeyen Salâh Bey, Şemi Efendi gibilere çok şaşıyor bu yüzden; “Herkesin vadesi gelmiş sonbahar yaprağı ömürsüzlüğü ile sarardığı bu kıtlıkta böyle kanlı canlı insanlara rastladıkça doğrusu geçim tarzlarındaki sırları merak ediyorum.” Merak kediyi öldürür, dememişler mi; Salâh’ınki de o hesap olmuş