Kayıtlar

Kasım, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mülkiyet aşkın kâhyasıdır! (2. kısım uzun öykü)

Resim
  (Yolsuz Dere) ..."Parfüm şişesini deviren adamın kokusuyla” âşık olan bir diğer kadının olduğu(!) son öykü; “Yolsuz Dere”. Adamı gördüğü anda cinsel çekime giren; “kızaran”, “nefes alamayan” bir kadın tipi çizilmiş! İlla ki bir erkeğin kanatlarına girerek mutlu ev kadınlığına yükselme çabası ve mahalle kültürüne övgüyle bir geçmiş güzellemesi hissediliyor birçok yerde. “Komşu” erkek için şöyle diyor kadın; “Kimsesiz, yalnız ve yaralı bir kadına sahip çıktığını düşünerek insanlık görevini yerine getiriyor ve mutlu oluyordu.”  “Sahip çıkmak” tanıdık bir tabir! Biliyoruz ki; “Toprak ağalarının, kapitalistlerin ve tüccarın bulunduğu yerde, kanun önünde bile erkekle kadın arasında eşitlik olmaz.” “Sahip olmak” tam da bu makamlara ait olagelmiş ve Nizamülmülk’ün Siyasetnamesi’nden bu yana eşitsizlik kanuna bile geçmiş. “İnsanlık görevleri”, erkeğin lütfetmesi ve bireysel hümanist çabalar el üstünde tutabilir kadınları, evet… Marks’a göre ise; “Kadının aşağılanışı, kapitalizmin sosyo-

Mülkiyet aşkın kâhyasıdır! (1. kısım, öyküler)

Resim
  “Erkek vuruyor-devlet koruyor” sloganı ne çok söylendi son yıllarda. Devlet de erkekti hâlbuki bildik bileli ve “erkek düzen”i korumaktı görevi. İktidar sahibi “erkek”ti ve denetleyicisi de “devlet”! Güzel!  Peki, Arife Kalender ne diyordu dizelerinde? “Tüm zamanlarda anamdan öğrendiğim / baba dilimin şiddeti / balyoz indirir duvarlarıma”; Başımızda hep “erkek” olmasını “anamızdan” mı öğrenmiştik biraz da? İlk Tanrıların bile “dişi” olarak mağara duvarlarına resmedildiğini, tam bir milyon yıl boyunca toplulukları kadınların yönettiğini bilirken; ne trajiktir şimdi bilinemezci bir ‘kader’e saplanan kadının, eril düzeni yapılandırması… Hem de sadece son bin yıldır süren eril düzeni… Nitekim ‘avcı-toplayıcı-göçebe’ kadının ‘sütü’ herkese yetiyordu o dönemde… Ne ki toplumların itici gücüyle yaşanan değişim, üretimde artış, çatışma ve çelişkilerle tarih ilerliyordu. ‘Biriktirme’ ve ‘Tanrı’ ve ‘toprak mülkiyeti’ derken ‘feodalizm’de her şey Tanrı’nın; yani onu temsil eden kralın oldu… Bu ‘