Kayıtlar

Ağustos, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çocukluk mu? Siyah Lale Düş’ü mü?

“Yaşam dediğiniz şey bir yanıyla insan çoğaltmak, anı biriktirmek değil de nedir ki?” Bu cümle elbette insan olmamızı sağlayan düşünce, sorgulama, eylem ve mücadele içerisindeki insan yaşamının paraleline denk geliyor. Keza bu cümleyi kuran Mevlüt Kırnapçı’nın kitap boyunca anlatımı bir nevi bu doğrultuda. “Son Uçak”ı okumaya başlarken, 70’li yılların emperyalizm karşıtı mitinglerinden birine köylerinden kalkıp gelen Çaycuma gençlerinin coşkusuna ortak oluyor; bir iki sayfa sonra düşünceli, durgun, gözleri buğulu halleriyle aynı gençlerin yıllar sonraki özyoklamalarına tanıklık ediyoruz ve tüm kitap böyle geçişler halinde anlatılıyor. Yine 70’lerin sonlarındaki cadı kazanında önce Kütahya Eğitim Enstitüsü’nde üniversite öğrencisi olan arkadaş grubu sosyalist mücadele içerisindeyken polislerle ve faşistlerle karşı karşıya geliyorlar. “Sıkıntılı günler yaşadıklarını, sıkıntılı günlerin ne zaman biteceğini bilemediklerini, sıkıntılı günlerin nerelere varıp dayanacağını görebilmenin zo

Fiyat!

Bana sordu... Bana soracak elbet. İşi yapan benim, tamir eden benim bunu! "Kaç liraya olur?" Bana soruyor elbette. Ben ne yapıyorum? "Bi sorayım patrona" diyorum! Patron ne anlar tamirden? Hiç! O sadece dükkânın sahibi... Para onda, yer onun, para işleri onun... Tezgahta oturan benim, tamiri yapan benim, alnına ter çizgisi çekilen benim.  Fiyatımı belirleyen o! Masada ve kasada oturan... Adam hala fiyat bekliyor, ben çanta elimde patronun konuşmasının bitmesini bekliyorum, adamla göz göze gelemem... Biraz da çantayı inceliyorum ki benim de fiyat verebileceğimi düşünsün... İkimizin birden ona baktığımızı gören patron geliyor seyirterek, alıyor eline çantayı. Adama bakıyor, "100 lira" diyor. Pahalı buluyor adam. "100 liraya ne kaldı" diye savunuyor patron.  "5 dakikalık iş ama" dese de adam; "tamam yapın" diyor mecbur. Bana bakmıyor bile artık!  Tezgahta oturan benim, tamir eden benim...  Alnımın teri kaç liraya kurur? Belirleye

Zamanı Gelince… Uçar bigün…

  Dikkat! “Ordu yönetime el koydu. Artık her yerde askeri kurallar geçerlidir!” Askerlik biraz da hizaya gelmek değil midir?  Sevgi Soysal 12 Mart’ta Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’ ndaki askerlik günlerini anlatıyor; “Hiza meselesi her bir işin başı ve de sonu. Hiza, Türk’ün buluşu olan bir ‘komünistlikle mücadele’ metodu. Bizim öz bağrımızdan kopmuş, titreye titreye bulunmuş, kökü dışarda olmayan bir metot. Elbet bu metot hemencecik keşfedilmedi. 12Mart’ın ilk dönemlerinde, askeri disiplinle hizaya sokma yöntemi tam anlamıyla uygulanmıyordu…” Peki nasıl uygulanıyordu? Kimi öğrenci, kimi okumuş öğretmen olmuş, bilim insanı, yazar olmuş kadınlar, etrafı silahlı askerlerce çevrilmiş bir zindandaydılar evet, ama koğuşun kapısı açıktı akşama kadar, havalandırmaya çıkabiliyorlardı, “Sayım yapılırken illa yataktan kalkmak zorunda değildin, görüş sırasında karşılıklı oturabiliyordun.” Polisler bile trafikten gelmeydi ve ‘zebani’likten pek nasiplerini almamışlardı. “Bütün haksız suçlamala