Fiyat!

Bana sordu... Bana soracak elbet. İşi yapan benim, tamir eden benim bunu!
"Kaç liraya olur?" Bana soruyor elbette. Ben ne yapıyorum? "Bi sorayım patrona" diyorum! Patron ne anlar tamirden? Hiç! O sadece dükkânın sahibi... Para onda, yer onun, para işleri onun...
Tezgahta oturan benim, tamiri yapan benim, alnına ter çizgisi çekilen benim. 
Fiyatımı belirleyen o! Masada ve kasada oturan...

Adam hala fiyat bekliyor, ben çanta elimde patronun konuşmasının bitmesini bekliyorum, adamla göz göze gelemem... Biraz da çantayı inceliyorum ki benim de fiyat verebileceğimi düşünsün...

İkimizin birden ona baktığımızı gören patron geliyor seyirterek, alıyor eline çantayı.

Adama bakıyor, "100 lira" diyor. Pahalı buluyor adam. "100 liraya ne kaldı" diye savunuyor patron. 
"5 dakikalık iş ama" dese de adam; "tamam yapın" diyor mecbur. Bana bakmıyor bile artık! 

Tezgahta oturan benim, tamir eden benim... 

Alnımın teri kaç liraya kurur? Belirleyen ben değilim... Bana niye baksın...

Oysa derdim ki ona; öncelikle bu 5 dakikalık iş değil, bu bir! Masrafı 20 lira, 30 lira da emek zamanım, 50 lira yeter...
Ama 100 lira demişler, 20 lirası masraf, 15 lirası tezgahta oturana, 65 lirası masada ve kasada oturana...

İşi yapan benim, tamir eden benim...
Tezgahta oturan benim, alnına ter çizgisi çekilen benim...

Fiyatımı belirleyen o! Masada ve kasada oturan...


Marx-Engels, "Komünist Manifesto", 1848

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Nedir Savaş?"

Kıyamet dedikleri… Kuyruklu olmasın!

Yeryüzü Ozanı’ndan bize kalan…