Dansçı çocuklar, madenciler, sahne...

 Devrimleri belirleyen 'ekonomi-siyaset' olsa da ayaklardan biri de 'sanat'tır. Burjuva devrimi; romanı, tiyatrosu, müziğiyle de geldi, onlar geliştikçe devrim gelişti, devrim durakladıkça ve savruldukça sanat da geri kalarak yozlaşsa da, engellemelere rağmen kendini yeniledi. İlerici sanat geçmişi de içine alarak insanı yeniden yaratıyor aslında her dem.

MÖ 534'te taş yapıların ortasında bir üst sınıf eğlencesi olarak başlayan tiyatro, günümüze kadar öyle evrilmiş ki taş yapılar asansörlü sahnelere, binlerce kişinin izleyici olduğu görkemli mimari yapılara dönüştü, yeri geldi tekrar dışarı çıktı, sokak tiyatrosuyla halkın arasına karıştı. Üst sınıf yozlaştıkça tiyatro eleştirdi, alt sınıflara bu yozluğu gösterdi.

Sinemasını da izlediğimiz Billy Elliot'ın sahnenin büyüsüyle bir başka hal aldığını gördük sanki! Peki sadece sahnenin büyüsü mü? Bir bakalım...

Filmde ne kadar karamsar bir hava, akışın nedenlerini tam algılayamadığımız kapalı kalan bir anlatım, bir 'gösteri' havası vardıysa; bu müzikalde tersine mizahla yoğrulmuş, neşeli, bi o kadar duygusal bir hüznü de barındıran, izleyiciyi saran açık bir anlatım vardı bence. Görsel bir şölen vardı ama "şov" yoktu!

İngiltere Demir Leydi'si Thatcher, özelleştirme ve işsizlik eleştirisi apaçıktı müzikalde ve sendika grevi bitirmişti, ama filmdeki gibi başlar eğik inmiyordu madenciler yeraltına, başı dik işçiler vardı sahnede, baretlerdeki ışıkla kurgulanmış sahne müthişti, "geleceği kuracağız yeniden ışıklar içinde" diyen umutlu işçi sesi vardı.

Sonra çocuklar çocuk gibiydi, 'eşcinsel' de olsa! Dans öğretmeninin ayakları yere basıyordu! 'Ne yapmaya çalıştığı' konusunda netti! Büyükanne pasif değil, neşeli ve zeki idi!

Billy, tek başına zirvede 1 yıldız değil; ailesine de mesleğine de öğretmenine de sahip çıkan, kadirbilir, madencilerin mücadelesiyle bütünleşen bir 'dansçı çocuk'tu! Müzikal tiyatronun zihin açan tekniğinin de sayesinde madencilerle, yaşlıyla, gençle, çocukla kol kola, diğer dansçılarla da işbirliği içinde, yeni yetişenlerle de birlik içinde olunan son sahnelerde verilen mesaj çok yerinde idi.

2buçuk saatlik müzikalin 1 saniyesi boş geçmedi, onlarca sahne ve dekor değişimine rağmen. Dans ve müzik 1 saniye durmadı, hem de onlarca günlük yaşamın öyküleri sahneye dökülürken...

Henüz 'mutlu son ve sonsuza dek' yoktu sahnede (ve yok hayatta) ama karamsarlık da yok, ilerlemek birlik olmak var...

 Sanat iyileştirir, geliştirir, bazen yıkar, yeniden kurar.🌻

Billy Elliot, müzikal 2000


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Nedir Savaş?"

Kıyamet dedikleri… Kuyruklu olmasın!

Yeryüzü Ozanı’ndan bize kalan…